Narin adında sekiz yaşında bir güzel çocuk Diyarbakır’ın Tavşantepe’sinde öldürüldü. Dışa kapalı, hepsi birbirine kan bağıyla bağlı insanlar tarafından cesedi yok edilmeye çalışıldı. Devleti, güvenlik güçlerini, toplumu ve medyayı çaresiz bırakan bir giz perdesi altında Narin’e ne olduğu, nasıl öldürüldüğü hala bilinmiyor. Spekülasyonlar, açıklamalar, uzman görüşleri, tahminler havalarda uçuyor. Köyde yaşayanların soruşturmayı saptırmak için çeşitli oyunlar tezgahladıkları, araştırma ekiplerini şaşırtmak için örgütlü bir şekilde çeşitli tertiplerde bulundukları anlaşılıyor.
Tavşantepe gibi kapalı feodal yapılar kendi içlerinde örtük bir hiyerarşik sistem yaratarak yapının parçası olarak yaşayan insanları belli bir düzende davranmaya zorlarlar. Bu feodal yapının en önemli unsuru kuşkusuz dindir. Hem ekonomik yaşam hem inanç dünyası bir takım güç odakları tarafından kontrol edilir. Bu tür kapalı yapıların kendilerine göre savunma sistemleri de vardır. Kol kırılır yen içinde kalır. Yerel güç merkezleri ne kadar istiyorsa dışarıya o kadar bilgi sızar. Bu tür yapılarda yaşayan insanlar kendi rızalarıymış gibi görünen kültürel ve psikolojik mekanizmalarla birbirlerine adeta kilitlenirler. Dışarıda suç olarak kabul edilen eylem ve işlemler bile ekonomik, dinsel, kültürel ve feodal yıkama araçlarıyla meşru hale getirilir, belli tür olaylar birlik ve bütünlüğe zarar vereceği düşünülerek dışarıya karşı gizlenir.
Tavşantepe olayı bana bir filmi hatırlattı. 2004 yılında Hint asıllı Amerikalı yönetmen M. Night Shyamalan tarafından senaryosu yazılan ve yönetilen The Village (Köy) isimli film. Shyamalan; Altıncı His, İşaretler gibi büyük gişe yapan filmlerin yönetmeni.
“The Village” filmini İzleyenler iyi hatırlayacaktır ama izlememiş olanlar için özetini burada kısaca ben vereyim.
Filme konu olaylar ismi verilmeyen ve Pennsylvania’da olduğu sanılan bir köyde geçer. Bu küçük köy Tavşantepe gibi bir yerdir. Köydeki güç ilişkileri kilise etrafında örgütlenmiş köyün yaşlıları tarafından oluşturulmuş bir güç merkezine dayanır. Köyde ağır bir kurallar silsilesi vardır ve bu kurallar köyün ihtiyarlarından oluşan elit merkez tarafından izlenir ve denetlenir. Köyün çevresi bir duvar sistemiyle köyü çevreleyen ormandan ayrılmıştır. Köyde yaşayanların bu duvarı aşması yasaktır. Bu yasağı anlamlı hale getirmek için de ormana kırmızı renkli korkutucu nesneler yerleştirilmiştir. Köyden birileri duvara yaklaştığında bu kırmızı canavarlar kükremeye, korkutucu sesler çıkarmaya başlar. Aslında bu kırmızı renkli canavarımsı objeleri oralara yerleştirenler ve efektleri korkutucu seslerle destekleyenler köy halkının dışarı çıkmasını istemeyen kilise destekli yaşlı elit zevattır.
Özellikle çocuklara ormanın canavarlarla dolu tehlikeli bir yer olduğu anlatılır. Kilisedeki ayinlerde bu konunun altı çizilir. Filmdeki karakterlerden birisi görme engelli Ivy’dir. Ona gizli gizli aşk hisseden Noah sık sık Ivy’nin etrafında görülür. Bu orman, ormanda korkunç sesler çıkarak kırmızı pelerinli canavarlar gençlerin sürekli ilgi odağındadır.
Köydeki bir genç kimin yaptığı belli olmayan bir şiddete maruz kalır ve ağır yaralanır. Sonra bu yaralamanın ihtiyar elitlerin talimatıyla yapıldığı filmde ima edilir. Bu yaralı gencin tedavisi için ilaca ihtiyaç vardır. Görme engelli Ivy ilaç sağlamak için köyün dışına çıkmaya karar verir. Noah’la birlikte köyü terk eder. Bu sırada ihtiyar elitlerin tasarladığı ses ve görüntülerden oluşan birçok korkunç engeli aşarlar ve nihayet köyün dışına varırlar. Ulaştıkları noktada bir kamyon şoförüne rastlarlar ve akabinde bir park bekçisinin de yardımıyla ilaçları alarak köye geri dönerler.
Bütün tılsım, ihtiyar elitin özenle tasarladığı bütün baskıcı, sahte düzen yerle bir olur.
Akademik kariyerim süresince epey bir enerjimi paradigma kavramına harcadığım için bu film bende müthiş bir aydınlanmaya yol açtı. Paradigmalar, ve aynı şekilde ideolojiler, dinler, feodal yapılar kendilerine The Village’de görselleştirilen tarzda koruma kalkanları yaratırlar. İçe kapalı bu yapılar hitap ettikleri kitleyi bir ve bütün ve tam teslim olmuş halde tutabilmek için bir takım korku unsurları geliştirirler. Dışarıda hep bir “öcü” vardır.
Amerikan kapitalizmine, Sovyet komünüzmine, Katolik kilisesine göre dışarıda, yönetmen Shyamalan’ın kullandığı renk kodu ile, “kırmızı/kızıl” renkli, korkunç sesler çıkaran, çirkin canavarlar vardır. Her yapı ve ideoloji kendini böyle savunur. Bizim dışımızdaki “onlar” tehlikeli ve korkunçtur. Bütün emelleri bizi yok etmek, yemektir. Shyamalan filminde bu gerçeği bir köy üzerinden anlatmaktadır.
Bu anlamda, hem yönetmen Shyamalan çok zeki bir simenacıdır, hem de bu yönetmenin “The Village filmi son derece derin çözümlemeler üzerine kurgulanmıştır. Film bana göre son derece bilimsel, son derece analitik çözümlemeler içeren bir yorumlamayı içerir.
Filmdeki Ivy karakteri ilginçtir. Paradigma konusunu işleyen çeşitli kitaplarımda vurguladım. Bilimden sanata, siyasetten devrimlere kadar hemen her alanda paradigmaları değiştiren ve dönüştürenler egemen paradigmaya yabancı olanlar, egemen paradigmaya dışarıdan bakanler, egemen paradigmanın zaaflarının farkında olanlar ve bu zaafların nasıl giderilebileceği konusunda fikir yürüten cesaret sahibi kişilerdir.
Filmdeki Ivy görme engellidir. Görme engelli olduğu için kırmızı renge ve kırmızı ile anlatılan korkunç yalana bağışıklıdır. Aynı zamanda cesur bir kişiliktir. Yönetmen Shyamalan filme Ivy’yi görme engelli olarak bu yüzden yerleştirmiştir. Ivy, bütün özellikleriyle kurulu düzeni yerle bir eden başına buyruk bir karakterdir. Tam bir put kırıcıdır.
Film hakkında son olarak şunu dile getireyim: Fildeki ihtiyar elit her paradigmayı, ideolojiyi, yapıyı kuran ve onu ayakta tutan oligarşik güç odağıdır. Ivy kör gözleriyle köyün dışına çıkmayı başararak bu oligarşik elitin yarattığı ve ayakta tuttuğu çıkar ağını ve yapıyı yerle bir etmiştir.
Bu nedenlerle, paradigma kavramını anlatırken öğrencilerimden bu filmi izlemelerini ister, sınıfta film ve paradigmalar, ideolojiler hakkında bir tartışma yaptırırdım. Çünkü, aslında yönetmen Shyamalan, bir “köy” kurgusu üzerinden bize tarih boyunca insanlığı esir alan tarikat-cemaat, ekonomik ve kültürel yapı, feodalite, ideoloji gibi çeşitli yapıların işleme mekanizmasını harika bir sinema diliyle anlatmaktadır.
Yönetmen Shyamalan’ın “Köy” filmi aslında bize Tavşantepe’de ne olduğunu, Narin’in nasıl öldürüldüğünü ve nasıl yok edildiğini de anlatmaktadır.
Narin cinayetinin arkasındaki örtük mekanizmayı anlamaya ve çözmeye çalışmazsak daha çok şaşırmaya devam ederiz. Bu tür mekanizmalar içinde insan zihnini açmaza sokacak derecede girift ağları barındırır.
Ancak, bakmasını bilene olayın kendisi çok şey anlatır. Dünyalar güzeli Narin sanki “The Village’de” bir film karakteri gibi duruyor karşımızda. Masum ve cansız. Bu “Köy”de eksik olan ise put kırıcı Ivy karakteri.
Prof. Dr. Hasan Şimşek